UYARICI  
 
  ONUNCU KELİME 19.05.2025 06:27 (UTC)
   
 

 

 وَهُوَعَلٰىكُلِّشَىْءٍقَدِيرٌ(ve hüve ale külli şeyin gadir) Yani, O Vâhiddir (1),  Ehaddir (2). Herşeye kàdirdir (her şeye gücü yeter). Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Bir baharı halk etmek (yaratmak), bir çiçek kadar Ona kolaydır. Cenneti halk etmek (yaratmak), bir bahar kadar Ona rahattır. Her günde, her senede, her asırda yeniden yeniye icad ettiği hadsiz (sınırsız) masnuatı (sanat eserlerini), nihayetsiz (sonsuz) kudretine nihayetsiz (sonsuz) lisanlarla şehadet ederler (şahitlik ederler).

İşte şu kelime dahi şöyle müjde eder; der ki:

Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubûdiyet (kulluk) boşu boşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat (mükafat yeri), bir mahall-i saadet (mululuk yeri) senin için ihzar edilmiştir (hazırlanmış). Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâlin (3) vaadine iman ve itimad et. Ona, vaadinde hulf etmek (sözünden dönmek) muhaldir (imkansızdır). Kudretinde hiçbir cihetle (yönde) noksaniyet (eksiklik) yoktur. İşlerine acz (güçsüzlük) müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halk ettiği (yarattığı) gibi, Cenneti dahi senin için halk edebilir (yaratabilir) ve halk etmiş (yaratmış) ve sana vaad etmiş. Ve vaad ettiği için, elbette seni onun içine alacak.

     Madem bilmüşahede (gözle görerek) görüyoruz: Her senede, yeryüzünde hayvânat (hayvanların) ve nebâtâtın (bitkilerin) üç yüz binden ziyade (fazla) envâlarını (çeşitlerini) ve milletlerini kemâl-i intizam ve mizanla (mükemmel bir düzen ve ölçüyle), kemâl-i sür'at ve suhuletle (tam bir hız ve kolaylıkla) haşredip (diriltip) neşreder (yayar). Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl (4), vaadini yerine getirmeye muktedirdir (gücü yeter).

Hem madem her senede, öyle bir Kadîr-i Mutlak (5), haşrin (diriltmenin) ve Cennetin nümunelerini binler tarzda icad ediyor. Hem madem bütün semâvî (vahiyle gelen) fermanlarıyla saadet-i ebediyeyi (sonsuz mutluluğu) vaad edip Cenneti müjde veriyor. Hem madem bütün icraatı ve şuûnâtı (işleri) hak ve hakikattir ve sıdk (doğruluk)  ve ciddiyetledir. Hem madem, âsârının (eserlerinin) şehadetiyle (şahitliğiyle), bütün kemâlât (mükemmellikler) Onun nihayetsiz kemâline (mükemmelliğine) delâlet (delil olur) ve şehadet eder (şahitlik eder). Ve hiçbir cihette (yönle) naks (eksik) ve kusur Onda yoktur. Hem madem hulfülvaad (sözünden dönme) ve hilâf (vazgeçme) ve kizb (yalan) ve aldatmak, en çirkin bir haslet (özellik) ve naks (noksanlık) ve kusurdur. Elbette ve elbette, o Kadîr-i Zülcelâl (4), O Hakîm-i Zülkemâl (6), o Rahîm-i Zülcemâl (7), vaadini yerine getirecek, saadet-i ebediye kapısını açacak, Âdem babanızın vatan-ı aslîsi (asıl yurdu) olan Cennete sizleri, ey ehl-i iman, idhal edecektir (dahil edecektir).

 

(1)      Vahid: Zâtında, sıfatlarında, isimlerinde, işlerinde ve hükümlerinde asla ortağı ve benzeri olmayan ve birliği herşeyi kaplamış olan Allah.

(2)      Ehad: Her bir varlık üzerinde birliğinin izleri görünen ve bütün kemâl sıfatların sahibi olan bir Allah.

(3)      Halık-ı Zülcelal: Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve her şeyi yoktan yaratan Allah.

(4)      Kadir-i Zülcelal: Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve kudreti herşeyi kuşatan Allah.

(5)      Kadir-i Mutlak: Hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın herşeye gücü yeten sonsuz kudret sahibi, Allah

(6)      Hakim-i Zülkemal: Sonsuz mükemmellik sahibi olan ve herşeyi hikmetle yaratan Allah

(7)      Rahim-i-i Zülcemal: Sonsuz güzellik ve merhamet sahibi olan Allah

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bugün 6 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol