|
|
|
|
|
 |
|
 |
لاَ شَرِيكَ لَهُ (la şerike leh) Yani: Nasılki uluhiyetinde (ilahlığında) ve saltanatında şeriki (ortağı) yoktur; “Allah” bir olur, müteaddid (birçok) olamaz. Öyle de; rububiyetinde (Allah’ın Rab oluşunda) ve icraatında ve icadatında dahi şeriki (ortağı) yoktur. Bazan olur ki; sultan bir olur, saltanatında şeriki olmaz.. fakat icraatında, onun memurları onun şeriki sayılırlar ve onun huzuruna herkesin girmesine mani olurlar. “Bize de müracaat et” derler. Fakat Ezel, Ebed Sultanı olan Cenab-ı Hak, saltanatında şeriki olmadığı gibi; icraat-ı rububiyetinde dahi muinlere, şeriklere muhtaç değildir. Emr u iradesi (emir ve iredesi), havl ü kuvveti (güç ve kuvveti) olmazsa hiçbir şey, hiçbir şey’e müdahale edemez. Doğrudan doğruya herkes ona müracaat edebilir. Şeriki ve muini olmadığından, o müracaatçı adama “Yasaktır, onun huzuruna giremezsin” denilmez.
İşte şu kelime, ruh-u beşer için şöyle bir müjde verir ki: İmanı elde eden ruh-u beşer (insan ruhu); manisiz, müdahalesiz, hailsiz, mümanaatsız (manisiz), her halinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezel ve ebed ve hazain-i rahmet mâliki (rahmet hazinelerinin sahibi) ve defain-i saadet (saadet definelerinin) sahibi olan Cemil-i Zülcelal (1), Kadîr-i Zülkemal(2)’in huzuruna girip, hacatını (ihtiyaçlarını) arzedebilir. Ve rahmetini bulup, kudretine istinad (dayanarak) ederek, kemal-i ferah (mükemmel iç rahatlığı) ve süruru (neşesi) kazanabilir.
(1) Cemil-i Zülcelal: Sonsuz büyüklük ve güzellik sahibi(Allah)
(2) Kadir-i Zülkemal: Her türlü kusur ve noksanlıklardan uzak ve sonsuz üstünlüklerinin sahibi ve her şeye gücü yeten (Allah) |
|
 |
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|